İklim dünya çapında, hızlı ve yoğun bir biçimde değişiyor. Bu değişikliğin geri dönmesi de pek mümkün görünmüyor. Geçtiğimiz yüzyılda, sıcaklıkta 0,5 °C’lik bir artma, deniz seviyesinde bu yüzyılın başından beri 20 cm’ lik bir artma, , orta enlemlerdeki yağış miktarında artma ve dünyanın bazı bölgelerine yağış miktarında azalma ve kuraklık, geleceğimize ışık tutuyor. Önümüzdeki dönemde yaşanabilecek 1,5-2,0 derecelik küresel ısınmada sıcak hava dalgalarının artacağı, sıcak mevsimlerin daha uzun, soğuk mevsimlerin daha kısa olacağı, sıcaklığın artmasının doğal afetleri de artıracağı konusunda bilim adamları birçok rapor sunmuşlar. Son yıllarda bu rapor edilen durumları sıkça yaşamaya başladık. Birçok bölgede daha yoğun yağışlar ile seller ve taşkınlar yaşanıyor; daha yoğun kuraklık da kapıda.
  Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) yayımladığı rapora göre, kıyı bölgeleri 21. yüzyıl boyunca deniz seviyesinin sürekli yükselecek ve bu yükselmenin etkisiyle de alçak alanlarda daha sık ve şiddetli kıyı sel ve taşkınları ile kıyı erozyonu görülecek. Bütün dünya bundan etkilenecek.
 “Bizde de delta ovaları, kıyı ovaları… Özellikle Çukurova, Bafra, Çarşamba gibi Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz, Enez Deltası gibi bunlar hep sular altında kalabilecek yerlerdir.”
                Fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, tarımsal faaliyet vb. doğada insanoğlunun neden olduğu etkinlikler, özellikle sanayi devrimiyle birlikte, metan, karbondioksit gibi doğal sera gazları emisyonlarında önemli ölçüde artışa neden olmuştur. Atmosferde sera gazları emisyonlarında meydana gelen bu artış doğal sera etkisinin bozulmasına ve atmosferin ısınmasına neden olmuş ve olmaya da devam etmektedir. 12  Aralık  2015  tarihinde  Paris’te  düzenlenen  21.  Taraflar  Konferansı’nda  195  ülkenin  onayıyla  kabul  edilen  ilk  uluslararası  ve  yasal  bağlayıcılığa  sahip  iklim  anlaşması imzalanmış bu anlaşma ve alınacak tedbirler ile dünyadaki emisyon, sera gazı salınımı, metan gazı ve vs. seviyesi düşürülecek ve ileride görülecek felaketler önlenecek ya da ertelenecekti. Türkiye de sözleşmeyi imzalamıştı ama geçerli hale gelmesi için gerekli olan meclis onayı gerçekleştirilmemişti. Sebep olarak da sözleşme ile dünyadaki ülkeler 4 gruba ayrılıyor ve Türkiye gelişmiş/gelişmekte olan ülkeler sınıfında gösterilmesi nedeni ile yapılacak yardımlardan mahrum kalıyordu. Şimdi ise onaylama kararı alınmış durumda. Ne değişti onu sanırım meclis görüşmeleri sırasında anlayacağız. Ancak Türkiye’nin küresel ısınmadan en çok etkilenen ve etkilenecek ülkelerden olacağı kesin.Zira hem mevsim değişiklikleri hem de yaşanan doğal olarak bildiğimiz afetler artmış durumda.Tarım ülkesi olmamız da gelecekte daha da etkileneceğimizi gösteriyor. En önemli etkilerinden birisi de bugünlerde bence daha çok ayak seslerini duyduğumuz ileride daha yoğun yaşacağımız iklim değişikliği, açlık ve kuraklıktan kaynaklanacak göç dalgası olacak.
        Bunları yazarken,bazı çevrelerce komplo teorisyeni olarak adlandırılan kişilerin yazdığı Korona ,aşı ,5G, Tarım ve gıda ürünleri üzerinden yapılacak savaşlar,Dünya Nüfusunu azaltma çabaları ve Bill Gates ve eşi Melinda Gates, 2009 yılı değerlendirme mektuplarında  ineklerin gaz salınımının, sera gazların $'lük pay oluşturmasında etkili olduğunu söylüyor.Küresel ısınmanın nedeni olarak göstermesinin ardından yayınlanan kitabında Yapay Et üretimi konusundaki ısrarlı  beyan ve talepleri kafa karıştırmıyor değil.
        Ayrıca dünyada İklim değişikliğinin en önemli nedeni karbon gazı emisyonunda başı çeken ülkelerden Avustralya ve Çin, IPCC raporuna karşın iklim politikasında değişiklik yapmayacaklarını açıklamaları, ABD’ nin 2020 yılında sözleşmeden çekilmesi daha sonra başkanlığa gelen “Küreselci” başkanın tekrar sözleşmeye dönmesi de yaşanan ve kafa karıştırmayacak türden şeyler değil….
         Gerekeni yapıp ama onaylama konusunda çekince gösterilmesi görüşümü dile getirip kayıt altına alarak  hayırlı olmasını dilerim.

Makale Yorumları
Makaleye ait yorum henüz yok.
Makaleye Yorum Yazın
Yazarın Diğer Makaleleri