Degerli okuyucularımız herkese dua ve selamla yazıma başlıyorum.
Sorgulanmayan bir yaşamın ve hayatın, artı ve eksi yönlerine bakılmaksızın, sadece benmerkezci kazanç hırsına kapılmış bir dünyanın değirmenine su taşımakla, hakkı ve adaleti bir kenara iterek, gerçekçi bir hayat analizini feda eden bir insanlık, maalesef tükenmişliğin görünen bir senaryosunu yaşıyor.Hayata ve yaşama, gerçek olaylara hakkıyla bakabilme ve hakkaniyetli bir hakem olabilme yeteneğimizi maalesef kaybettik. Gözlerimizin önündeki gerçeklere, kalbimizin de bir o kadar emin olduğu olaylara ve nefsimizin görünmeyen sinsi planlarına yenik düşerek, hakkı kendi ağzımızla batıla ve yanlışa feda ettik.Adımız gibi emin olduğumuz doğru düzenler, kurallar ve söylemlere adeta sağır olduk. Ülkemizde ve toplumlarımızda cereyan eden, adeta bir iklim gibi etrafımızı saran doğru düzey ve söylemlere kulak tıkadık, Allah’ın bildiğini kuldan saklayarak gerçek hakemliğimize birer sahte şahit olduk. Kendi ayaklarımızla suça ve yanlışa gidip, ellerimizle yapılan kötülükleri ve günahları hissetmez olduk. Kendi menfaatimiz için, kendi ellerimizle yaptığımız kıyım ve nahoş olaylara kendi kendimize fetvalar çıkardık.Kısacası, hayatı ve yaşamı doğru ve gerçeklere taraf olmamız gerekirken, sıkça ağzımızda pelesenk olan bardağın boş tarafına bakarak hayatın ve yaşamın özünü ve hakikat tartısını oluşturan dolu tarafı ihmal ederek yaşamımızı eksik ve tamamlanmamış bir hale getirdik. Tabii ki hayatlarımız ve yaşamlarımız devam ederken, hep yarım kalmış, tamamlanmamış, sahte düzen ve menfaat izinde kürek çekerek, iz düşüm ve taklit bir hayatın farkındalığında olmamıza rağmen, bunu bir adet haline getirdik. Şimdi hayatlarımızda ve sosyal yaşantılarımızda doğru bir yol ve hakikatler dairesinde doğru bir adrese mesafe kat edeceğimize inanmış süsü vermeye çalışıyoruz.Ağzımızdan dökülenleri kalbimizden samimiyetle yaşamadıkça, yaşamlarımızın ve duygularımızın gerçek rengini açığa çıkaramayacağımızı anlamalıyız.Saygı ve sevgilerimle,