RECEP GARİP
“Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Davud’a da Zebur’u verdik.”
İsra suresi 55. Ayet
Bu millet, büyük millet
Tevhitte, umut millet
Tekbirle, arzı inlet
Doğru ol, sözün dinlet
Toplumlar, kendi kimlikleriyle vardır. Topluluk olma özellikleri bir araya gelince devleti oluştururlar. Devletin teşekkülü ise, o topluma dair değerler manzumesinden ibarettir. Yeryüzünde kimi toplumların var oluşları ya da yeryüzündeki bulunuşları diğerlerinden farklı bir anlam taşır. Çünkü bazı peygamberlerin bazılarına üstün kılınma nedenlerini doğru okumaya mecburuz. “Rabbimiz göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir”.
Değerler manzumesi diye ifade edilen özelliklerin vaz geçilmezliği, toplumu inşa ettiğinden dolayıdır. Değer, kıymet eldeyken fark etmek, ondan faydalanmak elimizden alındığında, kaybolup gittiğinde dövünmemek icap ediyor. Toplumu inşa eden değerler vaz geçilmez unsurlardır. Vatan, bayrak, millet, ülkü, din, iman, aile, namus gibi kavramlar toplumların vaz geçilmezleridir. Yine ahlak, doğruluk, dürüstlük, vefa, saygı, sevgi, yardımseverlik gibi unsurlardan da vaz geçilemez. Helal, haram, iyilik, kötülük, yalan, dolan, güven, güvensizlik, emanete sahip çıkma ve ihanet etmeme gibi unsurlarla komşuluk ilişkileri, bireyler arası hukuk ve her insanın eşit değerlendirilişi, insan haklarının vaz geçilmezliği gibi hususların da toplumsal değerler açısından göz ardı edilemeyeceğini ifade etmiş olalım. Bu ve buna benzer değerlerimizden asla vaz geçemeyiz.
Yazamadığımız, ifade edemediğimiz değerlerimizle toplumun özü, kıymeti, vatan müdafaasında her şeyin teferruat haline dönüştüğünü gördüğümüzde, yeniden dirilişin muştusunu, tepeden tırnağa kadar birlik olmuş milletimizin asaletinden alıyoruz elhamdülillah. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyen Mehmet Akif’i de rahmetle anıyorum. Bir toplumun ayağa kalkışı kendi özünde mevcuttur. Asil düşüncenin, anlayışın, iman, kuran ve sünnet merkezli olduğu ve vatan uğrunda ölmenin-şehit olmanın- peygambere komşu olunacak kadar kıymetli ve değerli öğretisiyle gözünü kırpmadan silahların, mermilerin, tankların üstüne yürüyen millet, değerleri ezel ve ebet çizgisinde vaz geçilmez umdelerle dolu olan bir millettir. Tarihe şan, şeref vermiş, kahramanlık destanlarıyla fetihler yurdu haline gelmiş olan yeryüzündeki ikametgâhın, cennete açılan yol olduğu imrenilerek takibi yapılmıştır. Şehitlik gıpta edilecek, hasretle beklenilecek ebet yurdudur ve peygamber efendimize en yakın makamdır. Rabbim bizlere de şahadet kapılarını açsın ve ikram etsin inşallah.
Yeniden küllerinden doğmuştur milletimiz. Yeni Türkiye anlayışımız, yeniden yükselişin, kalkınışın, toparlanışın, dirilişin, fütuhatın da adıdır. Bir millet yediden yetmişe evlerini terk edip vatan müdafaası için gözünü kırpmadan, taşkınlıklar yapmadan, manevi bir eğitim gibi, ibadet gibi; kalbin, gönlün, ruhun ve aklın hizaya sokulduğu son darbe teşebbüsüyle uzun yıllar sonrasında yeniden dirilişin, varoluşun, kıyam edişin hayat bulduğuna şahit olduk. Yirmi beş günlük kampta, dipdiri bir millet olduğumuzu dünyaya gösterdik şükürler olsun. Yalnızca bizler şahit olmadık yeryüzündeki bütün milletler, halklar, devletler şahit oldular. Müminin müminden başka dostunun-kardeşinin olmadığını her daim söyleriz. "Türkün Türk’ten başka dostu yoktur" diye atasözü haline dönüştürüldüğü bilinir. Her iki halde de söylenilmek istenilen mümin kardeşliğinin vazgeçilmez kardeşlik olduğudur. Türk Akıncıları unvanını, yüzyıllar boyu Avrupa’da, kıtalarda, fetihlerde ümmetin askerleri olarak tescillemiştir. Dolayısıyla Anadolu’nun dirilen ruhu; haçlıları, Avrupalıları, batılıları, onların emelleri ve planlarını bir kez daha bozmuştur. Bu ruhun dirilişidir. “Anadolu geçilmez” diyen bir milletin yediden yetmişe yekvücut olmuş haliyle tevhide, birliğe, kardeşliğe, sıratı müstakime olan yolculuğunu tarihin önünde bir kez daha soylu kıyamıyla tescillemiştir. Yeni İstiklal mücadelesinde “Anadolu Geçilmez” dedirten ruh imanın bayraklaşmasıdır. Bu bayrak, gökyüzünde dalgalandıkça, ezan minarelerinde okundukça, salalarla efendimiz anıldıkça, milletimizin ruhu, yeryüzündeki mazlumların imdadı olmaya devam edecektir. Dolar karşısındaki tedbirlerin, ekonomik hareketliliğin yeniden tanzimiyle yeni bir dönemin de başladığı bilinmelidir.
Toprağın bahara ulaşması için sonbahara katlanması ve kışın şiddetine dayanması icap ediyor. Öyle olunca ancak bahar başını uzatabiliyor topraktan, doğadan, ağaçtan, kuştan, kelebekten, arıdan, böcekten. İşte toplumların bahara ulaşabilmesi için de böylesi bir sürece ihtiyaç vardır. Dayanılması gereken engellere, tuzaklara, oyunlara, darbelere karşı dimdik durabilen, kıyam edebilen milletin ruhu, bahara ulaşır ve gülistan mevsimi şöleni başlayabilir. Şiddetli muarızların, darbe denemelerinden geçen tecrübelerle milletimiz, tek yürek olmuş, yeryüzündeki asaletini yeniden bir kez daha göstererek mazlumlara, mahzunlara, sahipsizlere sahip çıkmanın kapılarını aralamıştır.
Devletin yenilenmesine, derlenip toparlanmasına, içte ve dışta örülen tuzakların, uşakların, ihanet saliplerinin, kuran üzerinde tahrif edecek kadar dinsizleşenlerin derdest edilerek gerekli cezaların verilmesinde ittifak etmiş bir millettir Türk Milleti. Bu millet asil bir millettir. Milletimizin ne kadar dağınıklığı olursa olsun, bir anda yeniden derlenip toparlanabilecek aşkın ruhu İslam’ın sancaktarlığını yapabilecek mahiyette olduğunda asla şüphemiz yoktur.
"Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es
Allahın selamı üzerinize olsun".
24 Aralık 2021 - İstanbul