Biz müslümanlar genelde herhangi bir haksızlık gördüğümüz zaman, bizzat müdahale edip o hakkı almak, sahibine teslim etmek veya haksızlık yapana haddini bildirmek yerine, Allah a havale etmek gibi bir aışkanlığımız var. "Allah ından bulsun, Allah verir belasını" gibi söz sarfetme tavrı içine gireriz. Oysa bu tavır doğru değildir, hele islami hiç değildir.
Haksızlığı görenin veya haksızlığa uğrayanın bizzat o haksızlığa müdahale etmesi gerekir. Zira peygamberimiz (sav) bir hadisinde " haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." buyuruyor. Yine bir başa hadiste, "Bir kötülük (haksızlık) gördüğünüzde onu elinizle düzeltn. Gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin. Ona da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğzedin. Bu da imanın en zayıfıdır." buyuruyor.
Bugün biz müslümanlar o hale geldik ki, kötülükler karşısında hiçbir tepki ortaya koyamıyor, hatta müdahele edenlere " sana ne kardeşim, var git yoluna, namus bekçisimisin, alemi senmi düzelteceksin, her koyun kendi bacağından asılır..." gibi aksi müdahalelerle karşılaşıyoruz. Hatta bu tür müdahaleler İstanbul yasası ile suç haline geldi. Herne kadar İstanbul sözleşmesi Cumhurbaşkanı tarafından iptal edilmiş olsa da, yaptığı tahribatlar devam ediyor ve bazı maddeleri de hâlâ uygulanmaya devam ediyor. Artık müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar. Tüm ahlaksızıklar, haksızlıklar ve kötülükler aleni yapılır hale geldi. Adeta haksızlıkları seyreder durumdayız. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı hakim olmuş durumda. Bu durum haksızları ve kötüleri dahada cesaretlendiryor.
Bu durumun vehametini şöyle bir anektotla izah etmek istiyorum.
Köyün birinde bir cami imamı köy sakinlerinden birinin hanımına mübtela olmuş. Onu rahatsız edermiş.( dürüst imamları tenzih ederim) Kadının kocası ve oğluda durumun farkına varmışlar. Oğlan babasına; baba şu adama haddini bildirsene dermiş. Baba da; Oğlum Allah ından bulsun, Allah verir belasını, benim başımı belaya sokma, dermiş. Fakat kadının rahtsız edilmesi devam edermiş. Evin delikanlısı birşeyler yapmak gerektiğini düşünmüş. Bir gün bir sabun almış, imamın hergün çıkıp ezan okuduğu minareye çıkıp, basamaklardan birinin üzerine sabunu koymuş. İmam ezan okumaya çıkarken sabuna basmasıyla paldır küldür basamaklardan yuvarlanmış ve kafa göz parçalanmış.
Tabi bu duyulunca baba oğluna: oğlum ben demedim mi, Allah verir belasını deyince, delikanlı; ben minarenin basamağına sabunu koymasaydım, onun belasını falan bulacağı yoktu. Annemi rahatsız etmeye devam edecekti, demiş.
Birilerinin çıkıp ciddi şekilde kötülükleri yapanların yoluna engeller koyması ve haksızlıklara dur demesi lazım.
Hak anlayışına sahip olanların en az haksızlar kadar cesur olmaları gerekir.Aksi takdirde haksızlıkların önüne geçilmez. Hatta küçük denebilecek haksızlıklara bile göz yumulursa, o küçükler zamanlan önü alınamayan büyük zulümlere dönüşebilir.
Örneğin İsrail çete devletinin kurulması adım adım gerçekleşmiştir. Zamanında onların Filistin topraklarında bir avuç toprakları yoktu. Onlara zamanında hadleri bildirilmediği için, şimdi Filistinlilerin ellerinde neredeyse toprak kalmadı. Şimdide canavar öyle büyüdü ki artık engel olmak adeta imkansız hale geldi.
Şu iki ayet mealiyle konumu sonlandırayım.
"İsrail oğullarından kafir olanlar, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır."
"Onlar, işledikleri kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür."( maide suresi 78,79.ayetler)
Rabbim islam ahlakı ile ahlaklanan ve haksızlıklar karşısında susmayan, gerçek tevhid ehli müslümanlardan olmamızı nasip eylesin
Selam ve dua ile
Süleyman Faydalı
- - CENNET BEDEL İSTER
- - RAHMET AYI RAMAZAN
- - ÜMMİ KAVRAMINI KUR'AN I KERİME GÖRE ANLAMAK
- - İSRA SURESİ VE İNANANLARA MESAJLARI
- - KUR’AN KARŞISINDA İNSAN
- - ÜÇ AYLAR VE REGAİB
- - İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ŞEYTANIN İNSANLIĞA DAYATMASI
- - ADALET VE GÜÇ
- - GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA KADIN ERKEK İLİŞKİLERİ VE İSLAMİ YAKLAŞIM
- - Her Bakan Göremez
- - DÜŞÜNCE AŞAMASI
- - VEREN EL OLABİLMEK
- - AHLAKİ YOZLAŞMA
- - KATİL İSRAİL ALÇAKLIĞINI SÜRDÜRÜYOR
- - TARİH BİLİNCİ VE HAKKI ÜSTÜN TUTMAK