Altına dayalı para sistemi, “Elde ne kadar altın varsa o kadar para basılabilir” esasına dayanmaktadır. Altına dayalı (kambiyo) para sistemi başta Osmanlı Devleti olmak üzere bütün dünyada milletlerarası ödemelerde uzun süre uygulanmış konvertibilite bir sistemdir.
Altına dayalı para sistemi, ekonomi literatürüne girmeden çok önce fiilen uygulanmıştır. Altın kambiyo sistemi, ancak 1922 yılında toplanan Cenevre Konferansı’nda bir terim olarak kabul edilmiştir.
1929 Dünya Ekonomik Buhranı, altın kambiyo sisteminin yıkılmasına sebep olmuştur. Altın kambiyo sisteminden İngiltere 1931 yılında, Amerika’da 1933 yılında ayrılmışlardır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, kambiyo sistemi, altına değil de, dolara endekslenerek yürütülmüştür. ABD tek taraflı olarak aldığı bir kararla, doları, milletlerarası değer ölçüsü ve ödeme aracı olarak dünya ülkelerine kabul ettirmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 31 Ocak 1934 tarihinde aldığı bir kararla doların değerini 1 ons (31 gram) altın = 35 dolar olarak belirlemiştir. Amerika aldığı bu karala yabancı merkez bankalarına istedikleri zaman 1 ons’a (31 gram) altını, 35 dolardan vereceğini ilân etmiştir.
ABD, dolar basımını hızlandırarak dünya merkez bankalarının istedikleri doları vermiştir. Ancak yabancı ülkelerdeki doların ABD’deki altın rezervlerini aşması üzerine sistem çökmüştür. Nihayet 16 Ağustos 1971’de doların dış ödemelerde altına bağlı kararı kaldırılmıştır.
“Paranın değeri benimsenen para standardına göre izah edilebilir. Bir metaya dayanan para sistemlerinde paranın değeri bu meta ile açıklanabilir. ABD’nin 1971 yılında Bretton Woods Anlaşması’ndan vazgeçerek (The Nixon Shock) doların altın karşılığını kaldırmasıyla birlikte tamamıyla itibari para sistemine geçilmiştir. Böylece devletlerin karşılıksız para bastığı bir düzene girilmiştir. İtibari para, değerini devletin tüm organları ve hukuk sistemiyle birlikte gücünden ve istikrarından alır. İnsanlar da fikir birliği içerisinde bu gücün belirlediği parayı belirlenen şekilde kullanmak suretiyle itibar ederler. Yoksa devletler tarafından basılan paranın belirli maliyetleri söz konusudur ve paralar da, miktarına göre, basım masraflarından farklı bir değere karşılık gelir.”(1)
1971 yılında altına dayalı para basımının sona ermesiyle paraların karşılıksız olarak basılması bütün ülkeler tarafından kabul edilmiştir. Bugün tüm devletler millî paralarını karşılıksız olarak basmaktadırlar.
1971’den bu yana ABD Doları karşılığı olmayan bir para olarak dış ödemelerde kullanılmaktadır. Amerikan Merkez Bankası (FED), faiz artışı yaptığında dünyada dolar yükseliyor. Dünyada dolaşan doların, altın karşılı olmadığı için FED’in aldığı kararlarla dünya ekonomisinde sürekli olarak dalgalanmalar ve bunalımlar yaşanmaktadır.
ABD Doları egemenliğinden ve ekonomik bunalımlardan kurtulmak için yeniden altına dayalı (kambiyo) para sistemine geçilmelidir.
(1) M. Fatih Cengil, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ticaret Hukuku Anabilim Dalı, www.aber7.com, 13.05.2021
DOLARİZASYON (PARA İKAMESİ)
Dolarizasyon ya da para ikamesi, bir ülkede kendi milli para biriminin yerine yabancı para birimlerinin kullanılması durumudur. Dolarizasyon millî para birimi yerine ABD Doları’nın piyasada geçerli olması şeklinde ifade edilir. Bugün doların yaygın bir biçimde kullanılmasından dolayı bu adla adlandırılan kavram “para ikamesi” olarak da anılmaktadır.
Para ikamesinin sebebi bir ülkede meydana gelen yüksek enflasyon dolayısıyla millî para biriminin değerinin düşmesi sonucu başlamaktadır. Enflasyondan kurtulmak için değeri yüksek, güvenli ve konvertibl olan para birimlerine talep artışı olmakta ve bu şekildeki yabancı paralar tercih edilmektedir. Bu şekildeki para ikamesi, “resmi/tam dolarizasyon”, “yarı resmi dolarizasyon” ya da “gayri resmi/kısmı dolarizasyon” olarak sınıflandırılmaktadır.
Resmi (tam) dolarizasyon, hükümetin çıkardığı kanunla yabancı bir para olan doları kanuni ödeme aracı olarak resmen kabul etmesidir.
Yarı resmi dolarizasyon, hükümetin çıkardığı kanunla doların ve millî paranın birlikte kanuni ödeme aracı olarak kabul etmesidir.
Gayri resmi (kısmi) dolarizasyon, piyasaların ve halkın millî paranın görevini tam yapamadığı gerekçesi ile ödemelerde millî paranın yanında doların da kullanılmasıdır. Bu şekilde dolar veya diğer yabancı paraların kanuni yoldan bir karar olmamasına rağmen halkın veya piyasaların ödeme aracı olarak ödemelerde kullanmasıdır.
Dolarizasyon veya para ikamesi daha ziyade gayri resmi (kısmi) dolarizasyona karşılık gelmektedir. Birçok ülkede ve Türkiye’de kısmi dolarizasyon ya da para ikamesi uygulanmaktadır.
Türkiye, ödemelerde kısmi dolarizasyon uygulamasından kurtulamadığı sürece doların, Türk Lirası karşısındaki yükselişini durduramaz. Piyasaların ve halkın ödemelerde ve tasarruflarda Türk Lirası’na tam olarak güven duyması gerekir. Hükümetler, piyasalara ve halka bu güveni vermediği sürece Türk Lirası’nı kullanın söylemleri boşunadır.
Bir kere bir paranın ödeme aracı olarak kullanılması ve halk tarafından tasarruf olarak elde tutulması o paranın kıymetinin düşmemesi ile alakalı bir durumdur. Bu nedenle Türk Lirası’nın dolar, Euro ve diğer yabancı paralar karşısında değeri düştüğü sürece elde tutulması mümkün değildir. Bugün Türkiye, ekonomisi aşırı dolarize olmuş bir ülkedir.
1914 yılında, 1. Dünya Savaşı başlamadan öce, 1 Osmanlı Lirası 3,7 dolara eşitti. 4 Kasım 2002 tarihinde 1 dolar 1,67 TL, 30 Ocak 2017 tarihinde 1 dolar 3,36 TL, 20 Aralık 2021 tarihinde 1 dolar 18,20 TL, 12 Nisan 2023 tarihinde 1 dolar 19,30 TL, 18 Temmuz 2023 tarihinde 1 dolar 26,93 TL, 3 Kasım 2024 tarihinde 1 dolar 34,31 TL, 9 Haziran 2025 tarihinde 1 dolar 39,22 Türk Lirası olmuştur. Dolarizasyon sonucu Türk Lirası’nın büyük bir değer kaybına uğradığı görülmektedir.
Dolarizasyondan kurtulmak için Türk Lirası’nın konvertibl olması ve güçlü bir para haline gelmesi gerekir. Hükümetler, Türk Lirası’nı güçlendirmek için ekonomik uygulamalar yaparlarken, merkez bankası da buna paralel olarak gerekli önlemleri almalıdır. Türkiye ekonomisi ne kadar güçlü olursa, dolar yerine Türk Lirası kullanımı da o kadar artar. Böylece piyasada etkinliği olan dolar kullanımı devreden çıkarak, dolarizasyona son verilir.
DOLAR YERİNE ALTIN İKAME
EDİLMELİDİR
Dünyada daha önce altına bağlı bir para sistemi vardı. Altına dayalı para sistemi, “Elde ne kadar altın varsa o kadar para basılabilir” esasına dayanmaktadır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin öncülüğünde 44 ülkenin katılımıyla Bretton Voods Konferans yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Bretton Voods da aldığı kararla tedavüldeki doları altına bağlı olarak bastığını, doların altın karşılığı basıldığını tek yanlı bir biçimde dünyaya ilân etmesi ile ekonomik ilişkileri olan dünyadaki bütün ülkelere de millî paralarını artık altına göre değil, ABD Doları’nı bloke ederek ayarlamalarını önerdi. ABD Doları’nın egemen olması ile altına dayalı para sistemi de ortadan kalkmış oldu.
ABD ile ekonomik ilişki içinde olan çoğu ülkeler, ABD Doları’nı depo ederek para basma yoluna gittiler. Böylece dünyada altına dayalı para sistemi terk edilerek, ABD Doları’na bağımlı haline gelindi. Bu durum ABD’ye bağımlı bütün ülkelerin ekonomik yapılarını bozdu. Dünyada rezerv para haline gelen doları basan ABD, petrole para vermeden, petrol faturasını diğer ülkelere ödetir oldu.
1970 yılında ABD’nin dış ticareti açık verince, altın karşılığı dolar alan ülkelerde bir panik oldu. Bu durum “Acaba elimizdeki doların altın karşılığı var mı?” sorusunu gündeme getirdi. ABD, 1971 yılında bütçe açığı vermesi ve ekonomik problemlerin aşılamaması dolayısıyla Bretton Voods anlaşmasından çekildiğini açıklayarak, doların altına dönüştürülebilirliğini kaldırdığını dünyaya duyurdu. Bunun üzerine ABD Başkanı Richard Nixon, 15 Ağustos 1971’de ABD Doları’nı devalüe ettiğini açıklamıştır. Bugün dolar karşılıksız olarak basılmaktadır.
Amerika Merkez Bankası (FED) önce dünyaya doları pompalıyor. Sonra da belirli usullerle bu dolarları çekiyor. Dolar depolayan ve millî parasını dolara sabitleyen ülkeler bu durumdan çok zarar görüyorlar.
Amerika Merkez Bankası (FED)’in aldığı faiz kararları dünya ekonomisinde sürekli buhran, bunalım ve krizler meydana getiriyor. FED’in aldığı kararlarla dünyada bazen dolar yükseliyor, bazen da düşüyor. Bunun için dolara bağımlı ülkeler büyük zararlar görüyor.
Bunun için dolar yerine ikame edilecek olan altına dayalı para sistemine geçilmelidir. Ülkeler, millî paralarını dolar karşılığında değil, altın karşılığında basmalıdırlar. Ülkeler, ekonomik krizlerden kurtulmak için doların etkisinden kurtulmalıdırlar. Ülkelerin merkez bankaları, faiz indirimi, enflasyon ve döviz kurları için Amerikan Merkez Bankası (FED)’in kararlarına bağlı olarak kararlar alıyorlar. Küresel sömürü düzeni, ekonomiyi, para politikası ve faiz politikası olarak görmektedir. Küresel sömürü düzeni işliyor. Sömürenler keyiflerine keyif katıyorlar. Sömürülen ülkeler ise ezildikçe eziliyor. Ancak ABD Doları mutlaka bir gün gücünü kaybedecektir. Ülkeler, küresel sömürü düzenine ve dolar tahakkümüne son vermek için harekete geçmelidirler. Borçlanmalarda dolar yerine altın esas alınmalıdır. Borçlanmalar altın karşılığında yapılmalıdır.
Türk Lirası, Cumhuriyet döneminde önce altına dayalı olarak basılmıştır. Daha sonra ABD Doları’na bağlanmıştır. Türk Lirası’nın dolara bağımlı olması ekonomide büyük bunalımlar getirmiştir. Türkiye, para politikasını değiştirmeli ve yeniden altına dayalı para sistemine geçilmelidir. Türkiye Merkez Bankası, dolar depolamaktan vazgeçerek, altın rezervlerini artırmalıdır. Türk Lirası, merkez bankası tarafından altına dayalı olarak basılmalı ve “konvertible” bir para haline getirilmelidir.
Bir ülkede basılan ve dolaşımda bulunan millî paranın karşılığı merkez bankasında altın olarak bulundurulmalıdır. Bir ülke parasının sağlam para olup, olmadığı, merkez bankasında bulundurduğu altın rezervlerine göre ölçülür. Merkez bankasında zengin altın rezervleri olan ülkelerin parası sağlam paradır.
Altın karşılığı para basan ülkelerin paralarının bir karşılığı vardır. Dolar karşılığı para basan ülkelerin paralarının bir karşılığı yoktur. Amerikan ekonomisi iflas ettiği zaman, dolar depolayan, dolar karşılığı para basan ülkelerin ekonomileri de iflas edecektir. Zaten bugün Amerikan ekonomisi çöküş sinyalleri vermektedir.
Bu nedenle Türkiye, dolar tahakkümünden bir an önce kurtulmalıdır.
Dolar tahakkümünden kurtulmak için merkez bankasında bulunan dövizleri altına dönüştürmek gerekir. O zaman yabancı para birimlerinin baskısından kurtulmuş olunur. Türk Lirası’nın kullanımı teşvik edilmelidir.
PARASAL POLİTİKALAR
Hükümetler, ekonomi politikalarını yürütürlerken, para ve kredi konusunda değişik kararlar almaktadırlar. Bu kararlar, kimi zaman piyasada para hacminin genişletilmesi suretiyle iş çevrelerinin kredi kullanılmasını kolaylaştırırken, kimi zaman da para hacminin daraltılması suretiyle kredi kullanımının kısılmasını öngörmektedir.
Bir ekonomi için para ve kredi konusunda izlenecek yol dengeli bir para ve kredi politikası ile olur. Paranın piyasada az veya çok miktarda dolaşımı iki yönden de zararlıdır. Para ile oynamak, yani piyasadaki paranın belirli zamanlarda genişletilmesi ya da daraltılması değişik problemleri beraberinde getirir.
Paranın piyasadan belirli usul ve yollarla çekilmesi, para darboğazına yol açar. Piyasada baş gösteren para darlığı, emtia alım ve satımını menfi yönden etkiler. Bu durum ekonomik durgunluğa sebep olur. Piyasanın durgun olması ve nakit akışının ortadan kalkması, iş çevrelerini zor durumda bırakır. Sonuçta ticari senetlerde büyük protestolar baş gösterir. Piyasadaki para hacminin genişletilmesi ise fiyat artışlarına sebep olarak enflasyonu körükler.
Bir ekonominin müdahaleci para politikaları ile düzeltilmesi mümkün değildir. Para değerinin düşürülmesi, para hacminin daraltılması veya genişletilmesi suretiyle ekonomiye yapılan müdahaleler olumsuz sonuçlar verir. Bunun açık misalleri çokça görülmüştür.
Müdahaleci para politikasını öngören ekonomik uygulama, Arjantin’de İktisatçı Raul Prebisch tarafından 1955 yılında denenmiş, ancak bu politika ters sonuçlar vermiştir.
İktisatçı Raul Prebisch, yaptığı uygulamanın hatalı olduğunu yıllarca sonra kavrayabilmiş ve bu gerçeği şu şekilde dile getirmiştir:
“1955 yılındaki deneyim, benim için çok ciddi bir ders oldu. O yıllarda Arjantin bir tür sosyal enflasyon içindeydi. Buna geleneksel para politikaları ile çözüm bulunamayacağını ileriki yıllarda anladım.
Parasal politikalar konusunda vardığım sonuç şudur: Bugün birçok Latin Amerikan ülkesinde görülen durum, güçler ilişkilerinin bir sonucudur, bu olaylar yalnızca ekonomik yaklaşımlarla açıklanamaz ve bu sorunlar parasal çözümlerle aşılamaz. Bana göre, parasal yaklaşım doğru ve normal olan yoldan uzaklaşma anlamını taşır.
Fakat ne yapmak gerekiyor? Amerika Birleşik Devletleri’nde bile ne yapmak gerektiğinin bilinmediği, oldukça açık...”
PARA POLİTİKASI
Para politikası, paranın arz ve talebini ayarlayan politikadır. Merkez bankaları tarafından ekonomiye para arz edilmesine para politikası denir. Bugün devlet adına para basma işini merkez bankaları yapmaktadır. Parayı basmak ve tedavülünü denetlemek devletin hakkı ve görevidir. Devlet adına para politikasını da merkez bankaları yürütür. Türkiye Merkez Bankası tarafından oluşturulan Para Politikası Kurulu (PPK) ile para politikası yürütülmektedir.
Merkez bankalarının görevleri, fiyat istikrarını sağlamak, enflasyonu ve işsizliği önlemektir. Merkez bankalarının görevleri arasında ekonomik büyümenin sağlanması, ödemeler dengesi ve istihdamın desteklenmesi de gelmektedir. Enflasyon, işsizlik ve büyüme birbiriyle bağlantılı olan makro ekonomik göstergelerdir. Merkez bankaları sadece enflasyonu baz alarak görevini yapmış sayılamazlar.
Bugün dünyada dış ödemelerde karşılığı olmayan ABD Doları’na dayalı para politikası hâkim durumdadır. ABD, karşılığı olmayan dolar ile milletleri sömürmektedir. Hâl böyle iken, bütün milletler karşılığı olmayan dolara bağımlı olarak para politikalarını yürütmektedirler. Bu durum, ABD’nin dolar yoluyla dünyayı sömürmesini sürdürmesine sessiz kalmaktır. Milletler, ABD’nin, dünyayı karşılıksız para tuzağı ile sömürmesine karşı durmadıkları sürece, dünyada ekonomik buhran, bunalım ve krizler devam edecektir. Milletler, ABD Doları’na olan bağımlılıktan kurtularak altına dayalı (kambiyo) para sistemine geçmelidirler. Merkez bankaları, millî para basımını dolar stoklayarak değil, altın stoklayarak yapmalıdırlar.
Piyasada para genişlemesi olursa enflasyon meydana gelir. Enflasyon kamu açıklarını meydana getirir. Piyasada para darlığı olduğu zaman ekonomide durgunluk meydana gelerek, işsizlik artar. Enflasyonist ortamlarda parada meydana gelebilecek değer kaybından doğan zararları önlemek için borçlanmaların altın gibi az değişken bir değerden yapılması daha uygundur.
KONVERTİBİLİTE PARA
Konvertibilite para, bir ülke parasının yabancı ülke paralarına serbest bir biçimde dönüştürülmesidir. Konvertibilite para, istendiği zaman kıymetli madene veya dövize çevrilebilen paralardır.
İki türlü konvertibilite rejimi vardır. 1) Genel konvertibilite, 2) Sınırlı konvertibilite
Genel konvertibilite, millî paranın arz ve talebe göre tüm ülke paraları ile serbestçe değiştirilebilmesidir. Buna tam konvertibilite denir.
Sınırlı konvertibilite, millî paranın çok az sayıda ülke parası ile değiştirilebilmesidir.
Bir ülke parasının tam konvertibilite para olması için güçlü bir ekonomiye sahip olması gerekir. Güçlü bir ekonomiye sahip olan ülkeler, gelişmiş ülkelerdir.
Tam konvertibilite rejimine geçmek için:
1) İhracat gelirlerinin yüksek olması, 2) İthalat baskısının olmaması, 3) Dış ödemeler dengesinin sağlanması, 4) Dış borç yükünün olmaması, 5) Enflasyonun önlenmesi, 6) Altın rezerv stoklarının zengin olması, 7) Döviz rezervlerinin ihtiyaçları karşılayacak düzeyde olması şarttır.
Bir ülke millî parasının istikrarlı bir iç piyasa yapısına sahip olması için geniş altın rezervlerine sahip olması gerekir.
DÖVİZ KURU
Döviz kuru bir ülkenin millî para biriminin, yabancı ülke para birimleri karşısındaki değeridir. Bir başka tanımla döviz kuru, millî para biriminin fiyatının yabancı ülke para cinsinden açıklanmasıdır. Millî paranın yabancı paralara çevrildiği piyasaya döviz piyasası denir.
Ülkeler dalgalı döviz kuru rejimi uygulamalarına devam etmektedirler. Döviz kuru dalgalanmaları ekonomiye büyük zarar verir. Döviz kuru dalgalanmaları en çok gelişmekte olan ülkeleri olumsuz bir biçimde etkilemektedir.
Döviz kuru mayınlı bir alandır. Üzerine basınca canını yakar. Döviz kuru baskısından kurtulmak için ülkeler millî paralarını konvertible para haline getirmelidirler. Bir ülkenin millî parası konvertible olursa ithal edilen malların karşılığını kendi parası ile öder. Konvertible paraya sahip olan ülkeler, kur baskısından ve devalüasyon olgusundan kurtulurlar.
Bugün Amerikan ekonomisi kendi içinde dönemiyor ve sürekli kriz içinde yaşıyor. Amerikan Merkez Bankası (kısa adı ile FED), faizi yükseltince doların dünyada değeri yükseliyor, faizi düşürünce dünyada doların değeri düşüyor. FED, faiz artışı yapınca dünyada altın fiyatları düşüyor. Dünyada altın yükselince dolar yükseliyor, altın düşünce dolar düşüyor. Türkiye’de dolar ile fiyatlanan altın, dolar arttığı zaman yükseliyor. Doların değeri düştüğü zaman altın fiyatlarının Türk Lirası bazında önemli düşüşler göstermesi bekleniyor.
Döviz kurunun dalgalı bir biçimde iniş ve çıkışlar göstermesi ile emtia fiyatlarında ani yükselişler ve düşüşler yaşanır. Bu durum piyasa dengesini bozar.
Hükümetlerin izlediği dalgalı kur politikası ekonomik dalgalanmalara sebep olur. Ekonomik dalgalanmalar işletmelerin iflasına yol açar. Hükümetler, dalgalı kur uygulamalarından ve ekonomik dalgalanmalara sebep olacak politikalardan kaçınmalıdırlar.