Tuzu kalmamış, derisi kokmuş içi  laşe dolmuş, hatır gönül ortadan kalkmış. İyiliğin yok olduğu, fitne ve münafıkların ortalığı kapladığı, doğruların sözünün geçmediği, yanlışların  doğru olduğu bir düzen.
   Öyle bir düzen ki terazisi yok tartmaya. Neler olmamış ki örf, adet, anane kalkmış, küffar hâkim olmak için uğraşılan bir dünya. Müslüman sadece biz inanıyoruz ve iman ediyoruz ki bu dünya Müslümanın imtihan olduğu bir dünya rahat, ahrette Müslüman adı, adaletli, Allaha kulluk borcunu ödemek için çalışan garibanların doğruların yanında  olan, kula kulluk değil  Rabbine kul olan sadece onun karşısında bükülen dünya.
                Âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamber, onun ümmetleri. Biz inanıyoruz ki, Rab bizi yarattı, cenneti ve cehennemi yarattı, iyi ve kötüyü bilmek için irade verdi. Bize bunu kullanabilme yetisi verdi.  Benlik davası her yeri kapladı. Ama insan hala nefsinin esiri nefsinin peşinde koşan bir varlık. Enaniyet bizi böldü, bizi bizden  ayırdı.  Hatta aramıza koca bir sur birbirimizi görmemek için duvarlar çekti. Dört  mevsimin belirsiz olduğu gibi,insanlar arasında sevgi bağı  kalmadı. Tabiri caiz ise büyük ve küçüğün olmadığı  hatırın ortadan kalktığı  bir zaman içerisindeyiz.
                Cenabı Allah, tabiat dediğimiz düzeni öyle güzel yaratmış ki, ne temeli ne taşı, nede iğreti bir yapısı var. Düzen öyle güzel düzenekte, öyle ahenkli ki, bakıp da yaratanı  inkar etmek mümkün değil.  Bizim kimyada H2O diye bildiğimiz suyu öyle güzel yaratmış,  bütün yaratıklar bir olup arayabilseler de bulmaları mümkün değil. Gökyüzünden yağmur olur yağar,  insan ve yaratıklar hiç rahatsız olmadığından en küçük zararı olmaz. Eğer bir kaya kütlesi olsa mümkün mü?  İçersin, tat alırsın. İşte bu su ahenkle gökyüzünden iner, yeryüzünde seller olur, önünde duramazsan bütün gücünü versen hâkim olamazsın.  Bazen Nuh Tufanı, bazen yelliğin canı, bazen yanan yerin dermanı olur.  Ama insan yinede şükür etmez. Ne yaparsak  yapalım, yaratanın bizim  hiç bir şeyimize ihtiyacı yok. El açıp teşekkür edene, isteyene vermekten tat alır. O yarattıklarının rızıklarına kefildir.
                Bakara Suresi, 22. ayet: O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
                Allah kulları için her şeyi verdi.  Kullara sadece şükretmek düşer. Kul hangi yoldan talep eder, isterse Rahman o yönü ile kulun rızkını verir,çalışan emeğin karşılığını alır, bir diğeri haram yoldan isterse onunda rızkı o yönden verilir.  Rabbim helal kazananlardan, alın teri ile kazananlardan eylesin.  Rızkımız peşinde koşarken ne başkalarının rızıklarına mani olalım nede haram yoldan temin edelim. İnanan için ahret hayatı vardır. İşte kul orda karşılığını  görecektir. Bizler öyle bir peygamberin ümmetleriyiz ki kıyamet gününde Rab "Haydi ya Muhammed gir cennetime" diye nida ettiğinde  Onun sevgili habibi  "Ben ümmetlerim olmadan cennetine girmem" diyecektir. Selam olsun alemlerin rabbine, selam olsun onun sevgili habibine, selam  olsun ümmetlerine. Ne mutlu bize "ümmeti,ümmeti, va ummeta" diyen bir resulün ümmetleri olmak.  Müslüman inandığı  gibi yaşayan yaşadığı gibi rabbine kul olandır. Yol Allah'ın Kur’an’ın rehberi resulün sünnetidir. Sağlıcakla kalın. “Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir. Allah tüm yaptıklarınızı görendir.” (Hadid suresi 4)
                Öyle ise Müslüman özü sözü doğru olan filanın hatırı değil  Kur’an’ın  yoludur.
                Müslüman ahlaken güzel yaşayışları ile örnektir. Müslüman  her ne olursa olsun sabretmesini bilen, sabrının sonunda mükâfatını alandır.  Sağlıcakla kalın.

Makale Yorumları
Makaleye ait yorum henüz yok.
Makaleye Yorum Yazın
Yazarın Diğer Makaleleri