28 Şubatın  yıl dönümüne girildiği şu günlerde, bin yıl süreceği söylenen darbenin koyduğu kuralların ortadan kalktığını gören bazı çevrelerin Türkiye yi tekrardan o günlere çekmek istediklerine şahit oluyoruz. O zamanlar bu oyunun içerisinde yer alan bir takım yazar, çizer ve başrol oyuncularının tekrardan ortalarda dolaşmaları hiçte şaşırtıcı değil. Bu girişimler yalnızca,  hükumeti düşürmek için tasarlanmış bir darbe değil, aynı zamanda Türkiye’nin gelişmesi ve milletin birliğini bozması için yapılmış dış destekli operasyondur.
28 Şubat Milletimizin kutsal olarak inandığı, bildiği ne varsa hepsine saldırmıştır. O günleri hatırlaryalım ; Oluşturulan algı operasyonlarını şimdiki kuşakların bilmesi çok önemli dir .Din ve İslam’ın manevi yapısıyla bağdaşmayan tarikat şeyhleri ve müritleri icat edildi. Halkın değerlerinden uzak ilahiyatçılar her akşam ekranlarda, Kur’an ve sünnetin dışında konuşup milletin kafasını karıştırdılar. 
Üniversitelere, televizyon ve bazı gazetecilere baskılar yapıldı, yada satın alındılar.  İmam hatiplerin ve meslek liselerinin önü kesildi. Başı kapalı genç kızların ikna odalarında, sözde çağdaşlaştırma adı altında psikolojileri bozularak eğitimleri engellendi.
Kışlaya giremeyen şehit anaları, inancından dolayı fişlenen subay, astsubay ve öğretim görevlileri, bu nedenle işlerinden olan mağdurlar oluşturuldu.
Bazı sivil toplum kuruluşları, basın patronları, Yargı mensupları bu yanlış ve yanlı gidişata dur diyecekleri yerde destek vermişler, hatta askerlerin verdiği Brifing’lerde en önde saf tutmuşlardır. O günlerde IMF baskısı ile halk perişan olurken bazı yandaş sermaye gurupları servetlerini artırmışlar, bu sayede ekonomi büyük zarara uğratılmıştır. Bugün hala o günlerin maddi sıkıntıları çekilmektedir.

Bu "post modern" darbenin arkasında hiç şüphe yoktur ki, ABD ve İsrail de vardı. O dönemin Genel Kurmay Başkanı Karadayı ve Çevik Bir’in  İsrail’e 28 Şubat öncesi yaptıkları ziyaretler bilinmektedir.
Ülkeyi 2001 krizine sürüklemiş olan ve hala hayatta olan, sorumluların da bir an evvel yargılanması, adalet önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır.
28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan MGK’nın Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu hükumete yönelik aldığı ve yaptırımı için dayattığı kararlara verilen isimdir. Özellikle İslami kesimin zarar gördüğü bu darbeyi, FETÖ haklı bulmuş ve savunmuştur.15 temmuz darbesinin temelleri de ta o tarihte, FETÖ ile 28 şubat destekçileri tarafından atılmıştır. O günlerde darbenin asıl hedefi olan Refah Partisi  her ne kadar bölündüyse de bunun bir hayra dönüştüğü gerçektir. Refah Partisi’nin içerisinden çıkan Ak Parti son 20 yıla yakındır Türkiye siyasetinin merkezinde olmuştur. 28 Şubat sonrası yasaklanan ve kapatılan ne varsa AK PARTİ Hükumetleri tarafından serbes edilmiştir Türkiye’de laiklik tartışması bitmiş ve vesayet rejimi büyük yara almıştır.  Yeni İstanbul il başkanının eski bir Milli Görüş mensubu olması  Ak partinin tekrar milli görüşten güç alarak yoluna devam edeceğinin sinyallerini vermektedir.

Bugün de darbe sevici, terör localarıyla birlikte hareket eden, o günleri arzulayan, sokak ve üniversiteleri sokağa dökmek isteyen hevesliler bulunmaktadır. Bu millet yine aynı oyunlara fırsat vermeyecektir.28 Şubat’ta Türkiye siyasetini dizayn etmeye çalışanlar ile 15 Temmuz hareketi nde bu halkın üzerine mermi sıkanlar aynı kişilerdir. Allah’ın adaleti tecelli etmiş 28 Şubat‘ta milli görüşü parçalamak isteyenler , 15 Temmuz’da Türk milletine daha büyük bir milli şuurla birleştirmişlerdir. Artık anlaşılmıştır ki Türk milletine dışardan ve içerden kimse zarar veremeyecektir AK PARTİ /MHP milli duruş sergiledikçe Cumhur İttifakı uzun yıllar Türkiye yönetecek kadroları oluşturmuştur.

Makale Yorumları
Makaleye ait yorum henüz yok.
Makaleye Yorum Yazın
Yazarın Diğer Makaleleri