Sünnetin korunmuşluğu (3)
Allah, kendilerine kitap verilenlerden, Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız (letubeyyinunnehu) ve onu gizlemeyeceksiniz diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür! (Al-i İmran Suresi 187. Ayet)
Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın (litubeyyine) ve onlar da iyice düşünsünler, diye. (Nahl Suresi 44. Ayet)
Bu iki ayette de "açıklama" kavramı aynı "beyan" kalıbıyla geçmektedir.
Al-i imran suresi 187. Ayette, ehli kitaptan, "kitabı mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz" diye daha önce söz alındığı vurgulanmaktadır. Burada kastedilen; ehli kitabın, kitabı açıklayıp, izah etmesi ve onu asla gizlememesiyle ilgili söz alınmasıdır. Bu ayetteki açıklama (beyan) kavramı; izahın yapılmadığı, gizlemenin karşıtı olan "ortaya çıkarın" manasında değildir yani "gizlediğinizi ortaya çıkarın" manasında değildir.
Al-i imran suresi 187. Ayet ile ilgili olarak, ehli kitabın, kitapla ilgili herhangi bir izahat yapmadan, sadece tebliğ ederek, kitabı gizlememelerine dair söz alındığı gibi bir ayet yorumu, eksik ve hatalı bir yorumdur.
Al-i imran suresi 187. Ayette geçen "açıklayacaksınız (beyan edeceksiniz)" kısmı, gizlemenin zıddı olan "ortaya çıkar" manasında olduğuna dair söylemler, hatalı bir yorum olduğu halde, bazı kimseler tarafından ısrarla dile getirilmektedir.
Allah tarafından peygamberimizin (a.s), günümüzde bize de vahiyle kitap ve hikmeti açıklama görevi olduğunu kabul etmeyen bazı kardeşlerimiz, Al-i imran suresi 187. Ayette ehli kitaptan "açıklayacaksınız (beyan edeceksiniz) ve onu gizlemeyeceksiniz" diye söz alınmasıyla ilgili konuyu, bahsettiğimiz hatalı yorumlarını delil göstererek, Nahl Suresi 44. Ayetteki peygamberimizin (a.s) Kur'an'ı açıklamasıyla ilgili ayette yer alan aynı "açıklama (beyan)" kavramının da "gizlemeyerek, açıklayasın" yani "ortaya çıkarasın" manasına geldiği gibi başka bir hatalı yorum yapmaktadır.
Nahl Suresi 44. Ayette, "açıklama" kısmının nasıl geçtiğini bir kez daha tekrar hatırlayalım.
Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın (litubeyyine) ve onlar da iyice düşünsünler, diye. (Nahl Suresi 44. Ayet)
Nahl Suresi 44. Ayette, gizlemenin zıddı olan bir açıklamanın bahsedildiği yani peygamberimizin (a.s) göreviyle ilgili olan "açıklama (beyan)" kavramının, "ayetleri sadece okuyup, ancak tebliğ ederek, ortaya çıkar" manasını taşıdığı bazılarınca düşünülmektedir. Halbuki "beyan" kavramının, açıklama manasını taşıdığı çok açık…
Ayrıca Rabbimiz dileseydi Nahl Suresi 44. Ayette, "indirileni açıklayasın" yerine "indirileni okuyasın" diye belirtebilirdi ya da "indirileni ancak tebliğ edesin" diyebilirdi. Lakin Cenab-ı Hak, ilahi muradıyla bunu yapmadı.
Nahl Suresi 44. Ayette içinde "beyan (açıklama) " kalıbı olan litubeyyine (açıklayasın) kavramı geçmektedir.
Beyanın "ortaya çıkar" manasına geldiğini yani ancak "tebliğ etme" manasına geldiğini düşünen bazı reformcu meal yazarları bile, içinde "beyan (açıklama)" geçen Nahl suresi 44. Ayet ve başka ayetlerdeki beyan kalıbını, yazdıkları meallerde, "ortaya çıkar" olarak değil de "açıklama" olarak türkçeye çevirmektedir.
Çünkü Beyan kavramının açıklama manasında olduğu, "sadece ayetleri okuyarak, tebliğ etme" manasında olmadığı çok açık… Buna rağmen, Nahl Suresi 44. Ayette "litubeyyine" kavramını aynı meal yazarları yorumladıklarında, "beyan, açıklamadır" diye kendilerince belirtildikten sonra, buradaki açıklama ile kastedilenin yalnızca "ortaya çıkarmak" yani ancak "tebliğ" olduğu kendilerince vurgulanmaktadır.
Katılmadığım bu görüşleri, kendilerince Al-i imran suresi 187. ayeti hatalı yorumlamaları üzerinden temellendirilmektedir. Al-i İmran Suresi 187. Ayet ile ilgili hatalı yorumları dayanak gösterilerek, bu ayette "açıklayacaksınız (beyan edeceksiniz) " ifadesi geçtikten sonra "gizlemeyeceksiniz" denir, yani "açıklama, gizlemenin zıddı olarak burada geçer, dolayısıyla buradaki açıklama, sadece ortaya koymak yani ancak tebliğ etmek manasındadır" diye kendilerince açıklama yapılmaktadır.
Oysa bu ayette "açıklayacaksınız" ve "onu gizlemeyecekseniz" ifadeleri ayrı ayrı geçmektedir. Açıklayın, izah edin ve onu asla gizlemeyin denmektedir. Gizlediğinizi, açıklayın denmemektedir.
Ayrıca, Al-i imran suresi 187. Ayette beyan kalıbıyla geçen "açıklayacaksınız" ifadesinin, gizlemenin zıddı olan "ortaya çıkar" manasında olmadığına dair deliller de Kur'an'da mevcuttur.
Gizlemenin karşıtı mahiyetinde olan, bir şeylerin "ortaya çıkarılması" yani "açığa vurulması" ifadesinin Kur'an'daki bir ayette nasıl geçtiğine bir bakalım…
Allah sizin açığa vurduğunuzu da bilir, gizlediğinizi de bilir. (Nur Suresi 29. Ayet)
Bu ayetteki, gizlemenin zıddı olan "açığa vurduğunuzu" ibaresi, Nahl suresi 44. Ayet ve Al-i imran suresi 187. Ayetteki gibi "beyan" kalıbıyla gelmeyip, tubdune (açığa vurduğunuz) ibaresiyle geçmesi sebebiyle, "beyan" kavramının gizlemenin zıddı olan "ortaya çıkar" yani "açığa çıkar" manasını taşıdığını söyleyen kimselerin, bu iddialarını bir kez daha düşünmeleri gerekir.
Gizlemenin zıddı olan "ortaya çıkar" ibaresinin bir ayette nasıl geçtiğine bir bakalım…
Gizlenen bir şeyin ortaya çıkarılması için Bakara Suresi 72. ayette, "Oysa Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkarıcıdır (muhricun)" denmektedir. Gizlemenin zıddı olarak "beyan" yani "açıklama" ifadesi değil de, ortaya çıkarıcı manasında "muhricun" ifadesi bu ayette yer alır.
O halde peygamberimizin (a.s) günümüzde de halen devam eden, bize vahiyle olan açıklama görevini kabul etmeyen kimseler, "Beyan (açıklama) kavramının, gizlemenin zıddı olan "ortaya çıkar" manasını taşıdığına dair iddialarını tekrar tekrar düşünmeleri gerekir.
Al-i İmran suresi 187. ayet, şartlanmamış bir şekilde bu deliller ışığında veya bu deliller olmadan okunduğunda bile, bu ayetteki "beyan" kavramının açıklama ve izah etme manasından tamamen feragat etmediği göze çarpmaktadır, ama kendilerine başka ayetlerden de delil getirelim.
Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın (yubeyyin) dediler. Musa şöyle dedi: Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın. (Bakara Suresi 68. Ayet)
Bakara Suresi 68. Ayette, İsrailoğullarının, kesilecek kurbanın nasıl olacağının açıklanmasını yani ayrıntı verilerek, izah edilmesini istediği "beyan (yubeyyin)" kalıbıyla bize haber verilmektedir. Daha sonra İsrailoğullarına, istedikleri gibi ayrıntı verilerek ve izah yapılarak kendilerine açıklandığını aynı ayetten öğreniyoruz.
İsrailoğullarının, açıklama yani ayrıntı verilen bir izah beklentilerini bize haber vermek için Bakara Suresi 68. Ayette geçen "beyan (açıklama)" kalıbının aynı hali, peygamberimizin (a.s) görevinin "açıklama" olduğunu bildiren Nahl Suresi 44. Ayette de geçmektedir. Bakara Suresi 68. Ayette, İsrailoğullarının kesilecek kurbanla ilgili ayrıntı içeren bir açıklama beklentisine karşılık, kesilecek kurbanın nasıl olacağı, ayrıntı verilerek açıklanıp, izah edilmiştir. Yani "beyan" kavramının, "gizlemenin zıddı olan ortaya çıkarma" manasında olduğu düşüncesinin doğru olmadığı, "ayrıntı verilip, izah etmek" manasını taşıdığı Bakara Suresi 68. Ayette açıkça ortadadır.
Bakara Suresi 68. Ayette ayrıntı ve izah içeren bir açıklama manasında "yubeyyin" geçmesi, Nahl Suresi 44. Ayette de peygamberimizin (a.s) göreviyle ilgili Bakara suresi 68. Ayetteki aynı "beyan" kalıbıyla açıklama manasında "litubeyyine" geçmesi, peygamberimizin (a.s) görevinin vahiyle ayrıntı verip, izah etme manasında bir açıklama görevi olduğu konusunda çok kuvvetli bir delildir.
Bakara suresi 68. Ayetteki "yubeyyin" ve Nahl suresi 44. Ayetteki "litubeyyine" ifadesi aynı "Beyan" kalıbı olup, bu ifadelerin birinin başındaki - t, diğerinin başındaki - y eki, muhatap ve gaiplik belirten eklerdir. "Beyan" kalıbının asıl manasını değiştirmediği için bu eklere takılmayınız. İki ayette de aynı "beyan" kalıbı geçtiği çok açık… Dolayısıyla iki ayette de ayrıntı verip, izah etme manasında bir açıklamayı kastetmek amacıyla aynı "beyan" kalıbı geçtiği umarım anlaşılmıştır.
İstailoğullarının kesilecek sığırla ilgili ayrıntı ve izah istediklerini, bize Kur'an başka bir ayette de bildirirken, aynı beyan kavramıyla bunu bize haber vermektedir. Bu ayete de bir bakalım…
Onlar, Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın (yubeyyin) dediler. Musa şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi. (Bakara Suresi 69. Ayet)
Bakara Suresi 69. Ayette de, Nahl Suresi 44. Ayetteki aynı "beyan (beyan) " kalıbı geçmektedir. Bakara Suresi 69. Ayette "beyan" kalıbıyla ayrıntı verip, izah etme manasında kullanılan bir açıklama olan "yubeyyin" geçip, Nahl Suresi 44. Ayette de aynı "beyan" kalıbıyla "litubeyyine" ibaresinin geçmesi, bizim için Nahl suresi 44. Ayette geçen "beyan" kavramının ayrıntı verip, izah etme manasında kullanılan bir "açıklama" olduğuna çok kuvvetli bir delildir.
Bakara Suresi 68-69. Ayetlerdeki "beyan" kavramının aynısı Al-i imran suresi 187. Ayette geçmesinden anlıyoruz ki, Al-i imran suresi 187. Ayette ehli kitaba hitaben, "onu (kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz" denirken "onu (kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, izah edeceksiniz ve onu gizlemeyeceksiniz" denilmiş olmaktadır.
Bakara Suresi 68-69. Ayetlerde geçen "beyan" kavramının, vahiy ile Hz. Musa üzerinden ayrıntı ve izahlandırma içeren bir "açıklama" olduğu apaçık bir biçimde anlaşıldığına göre, Nahl suresi 44. Ayette de geçen aynı "beyan" kavramıyla anlatılmak istenen de aslında, vahiy ile Allah Resulü üzerinden ayrıntı ve izahlandırma içeren açıklamalar yapılabilsin diye zikrin indirildiği gerçeğini bildirmektir.
"Beyan" kavramının hangi manaya geldiğinin, şartlanmamış bir biçimde ayetler ışığında akleden kimselerce anlaşılmış olmasını temenni ederim.
Nahl Suresi 44. Ayette, "Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın (litubeyyine)" dendikten sonra "ve onlar da iyice düşünsünler" diye belirtilmiştir. Yani, Allah Resulü üzerinden Kur'an'ın açıklanmasından daha sonra Kur'an üzerinde düşünülmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu durum, günlük hayatta karşılaştığımız, bir muallim ya da bir uzmanı üzerinden önemli bir kitabın anlaşılmaya çalışmasıyla ilgili eğitim-öğretim metoduyla çok uyumludur. Kur'an'ın hayatla ne kadar uyumlu olduğunu göstermesi açısından bu durum hayranlık vericidir.
Şunu da belirtmek isterim ki, Allah Resulü mecazi manada açıklayandır. Hakiki manada açıklayan Allah'tır. Allah'ın, Resulü vasıtasıyla vahiyle nasıl açıklama yaptığı konusuna yavaş yavaş değinmeye başlayacağız.
Nasipse devam edeceğiz.
Suat Altınbaşak
- - Kitap ve hikmet (3)
- - Kitap ve Hikmet (1)
- - Sünnetin korunmuşluğu (5)
- - Sünnetin korunmuşluğu (4)
- - Kadere bakışın, peygamber tasavvurunu belirler (4)
- - Sünnetin korunmuşluğu (1)
- - Sünnetin korunmuşluğu (2)
- - Kadere bakışın, peygamber tasavvurunu belirler (3)
- - Kadere bakışın, peygamber tasavvurunu belirler (2)
- - Kadere bakışın, peygamber tasavvurunu belirler (1)
- - Dil ve hal lisanı ile doğrudan eğitim
- - Doğu Türkistan'daki Çin zulmünü bertaraf edebiliriz… (3)
- - Doğu Türkistan'daki Çin zulmünü bertaraf edebiliriz… (2)
- - Doğu Türkistan'daki Çin zulmünü bertaraf edebiliriz… (1)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (7)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (6)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (5)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (4)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (3)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (2)
- - İnançsızlığa karşı koruyucu hekimlik (1)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (8)
- - Ateist ve Deist bilmecesi (7)
- - Ateist ve Deist bilmecesi (6)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (5)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (4)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (3)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (2)
- - Ateist ve Deist Bilmecesi (1)
- - Modernist bir kalbin röntgen çekimi