Cuma namazının kadınlara farz olmamasını, Cuma Suresindeki ilgili ayetler üzerinden ve kadınların aile geçimini temin etme konusunda muaf tutulduklarına dair ayetler bağlamında ele almaya çalışacağız.

“Erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar; çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar.” (Nisa 4/34)

Ayette, “er-ricâlu kavvâmûne alâ’n-nisâ’i" geçmektedir. Meali: “Erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdır.” Burada geçen “er-ricâl”, erkekler manasına gelir. “Kavvâmûn” ise yöneten, sorumluluk taşıyan, koruyup gözeten kimseler anlamına gelir. Ayetteki “alâ’n-nisâ’i” ise “kadınlar üzerine” anlamına gelmektedir. Yani ayette “erkeklerin kadınlar üzerinde” kavvâm olduğu açıkça vurgulanmıştır. Arapça’daki "alâ" edatı, üstünlük / yöneticilik / sorumluluk gibi anlam ilişkilerini doğrudan kurar.

Bu ayet, erkeklerin kavvâm olduğu ve kadınlar üzerinde sorumluluğa sahip oldukları yönünde çok net bir nasstır. Bu ayet, “yalnızca evli erkekler” veya “yalnızca bekar erkekler” diye bir ibare belirtmediğinden mutlak anlamda “erkekleri” (er-ricâlu) konu almaktadır. “Bimâ enfekû min emvâlihim” yani “Mallarıyla infak etmeleri sebebiyle” ifadesi, evlilikten bağımsızdır. Yani erkek, mal sahibi olmak ve ailesi için bu malını harcama yükümlülüğünü taşımakla sorumlu yaratılmıştır. Kavvâm olmanın temeli evlilik değil, rızık temin etme yükümlülüğüdür.

Ayette erkeğin “kavvâm (yönetici, koruyucu, gözetici) oluşu iki sebebe dayandırılır:

 

  1. Allah’ın üstün kılması yani Allah’ın farklı yaratması (biyolojik/sosyal)
  2. Erkeklerin mallarından harcama yapmaları

Yani, erkek kadın üzerine kavvâm olmakla yükümlüdür, çünkü rızık temin etme yükümlülüğü ondadır. Bu ayet, kavvam olan erkeğe maddî yükümlülüğü farz kılar, Kadına ise böyle bir yükümlülük/farziyet vermez.

Burada erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici, koruyucu, geçim sağlayıcı yani kavvam olmalarının gerekçesi, kadınlara yönelik maddi sorumluluklarıdır. Kadınlara ise böyle bir maddi sorumluluk/farziyet yüklenmemektedir. Ayette geçen erkeklerin yükümlülüğünü bildiren “vebimâ enfekû min emvâlihim” sözü “ve çünkü mallarından harcarlar” anlamına gelmektedir.

Allah, Erkeklerin kavvam oluşlarını âyette, Allah'ın üstün kılması ve mallarından harcamaları nedenine bağladı. Ayete göre erkeklerin, kadınları üzerindeki yöneticilik ve geçim sorumluluğu (kavvamiyeti) özellikle mallarından harcamalarına/rızık temin etmesine bağlanıyor. Erkeklerin kadınları geçindirme görevi Allah katında farz olmasaydı eğer, Allah ayette “çünkü onlar mallarından harcarlar” gibi bir gerekçe belirtmezdi.

Ayet "çünkü mallarından harcarlar" (vebimâ enfekû min emvâlihim) diyerek, kavvâmiyetin sebebini doğrudan bu harcamaya bağlamıştır. Bu da gösterir ki, erkeğin rızık temin etmesi erkeğin kadın üzerindeki kavvâmiyetinin şartı ve yükümlülüğüdür. Mallardan harcama farziyetinin kadına değilde erkeğe yönelik olması hakikatine itiraz için, “erkekler mallarından harcamasa bile yine de tam ve hakiki kavvâm olur” demek, ayetin gerekçelendirme sistemini göz ardı etmek olur. Halbuki, ayete göre erkek mallarından harcama sorumluluğundan/ farziyetinden dolayı kavvam olmaktadır. Yani erkeğin, kadın için mallarından harcama yani rızık temin etme farziyeti olduğu açıkça ayette gösterilmektedir.

Bu anlattıklarımızı şöyle de düşünebiliriz:

Bir okul müdürü talebelerine hitaben, "Sizler talebesiniz, çünkü derslere girersiniz" dediğini varsayalım. Bu cümlede kastedilen şey, talebe olmanın zorunlu şartı derse girmektir. İşte aynen bu şekilde, Allah âyette bizlere erkeklerin kavvam olduğunu, “çünkü mallarından harcarlar” diyerek, kavvam olmanın zorunlu şartı mallarından harcamaları olduğunu vurgular. Bu da, kavvam olması gereği erkeklerin kadınlar için mallarından harcamasının farz olduğunu gösterir.

Kadınlarda dilerse, erkekler gibi helal-haram çizgisine riayet ederek çalışabilir. Kadınların ailesinin geçimini sağlama ve rızık arama (kazanma) sorumluluğu/farziyeti olmadığından bir kadın çalıştığında aldığı maaşı eşine verme zorunluluğu yoktur. Çünkü ailesine yani eşine ve çocuklarına bakmak için rızık temin etme/rızık arama farziyeti erkeğe aittir. Kadınların ise eşine, çocuklara bakma yani aile fertlerinin rızık teminini sağlama mecburiyeti/farziyeti yoktur.

 

Nisa/34’deki ailesinin geçimini temin etme ve rızık arama farziyetinin kadınlarda değil de, erkeklerde olduğu hakikatini destekleyen Kur'an'daki başka ayetlere birlikte bakalım.

Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi babaya aittir. (Bakara 2:233)

Ayette, emziren anneye çocuğu için fiziksel bir sorumluluk verilir, lakin annenin rızkını, giyeceğini, geçimini sağlamak, çocuğun babasının sorumluluğudur. Yani ayet burada annenin çalışarak kendi geçimini sağlamasını, bir gelir elde etmesini emretmiyor ya da çalışması gerektiğini belirtmiyor. Kadının yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarının eşi olan erkek tarafından karşılanmasını emretmektedir.

Yiyecek ve giyeceği temin etmek kadına farz değildir, çocuğun babasına farzdır. Bu durum, Kur’an’ın ailede ekonomik yükümlülüğü babaya yüklediğini gösteren çok önemli bir delildir. Bu ayette rızık temin etme yükümlülüğü açıkça ve doğrudan babaya verilmiştir. Kadına ise böyle bir yükümlülük verilmemiştir. Bu ayet, erkeklerin aile geçimini temin etme yükümlülüğünün çok açık bir delilidir. Kadın doğum yapıyor ve emziriyor, lakin masraflar erkeğe aittir. Kur’an açıkça “geçim babaya (erkeğe) ait” demiş olmaktadır.

“O kadınları, durumunuza uygun olarak kendi oturduğunuz yerde oturtun ve onların imkânlarını daraltmak yoluyla kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer gebe iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını karşılayın. Sizin hesabınıza (çocuğunuzu) emzirirlerse onlara karşılığını ödeyin ve aranızda güzelce konuşup anlaşın. Anlaşmakta zorlanırsanız bu durumda o erkeğin hesabına başka bir kadın emzirecektir. Geniş imkâna sahip olan, nafakayı imkânına göre versin. Rızkı kısıtlı olan da, Allah’ın kendisine verdiğinden versin...” (Talâk 65:6–7)

Bu ayetler, boşanmış kadınlar için bile erkeğe barınma ve nafaka sorumluluğu yüklemektedir. Talak/7’deki "Yunfik" fiili müzekker yani erkek zamiriyle gelmiş ve ayetin bağlamı da bu nafaka yükümlülüğünü erkeğe vermektedir. Kadına bu konuda hiçbir yükümlülük verilmemektedir. Kadın boşanmış olsa bile, nafaka alma hakkı vardır. Bu iki ayete göre nafakayı boşanmış erkek verir. Ayetten Nisa/34’ü destekleyecek şekilde, kadının çalışıp kendi geçimini sağlama gibi bir zorunluluğu/farziyeti olmadığı sonucuda çıkmaktadır.

Boşanmış kadınlar için de meşru ve geleneğe uygun şekilde bir meta'(intifa hakkı) vardır ki verilmesi, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur. (Bakara 2/241)

Ayette geçen “meta’” kelimesiyle, boşanan kadına verilen maddi veya ayni destek (geçim yardımı, para, giyecek, gıda, barınma vb.) kastedilmektedir. Bu maddi veya ayni destek boşanmış olan erkeğe yüklenmiştir. Kadın boşandıktan sonra da çalışmak mecburiyetinde değildir. Bundan dolayı Kur’an, boşanmış kadına kendi geçimini sağlamasını emretmez, kadına maddi destek verilmesini emreder. Bakara 2/241’de, kadın evli değilken dahi kendisine geçim yükümlülüğü farz kılınmaz.

 

Bu ayetlerin tamamından şu sonuç çıkmaktadır:

 

Erkek, eşinin ve çocuklarının geçimini yerine getirmek ile sorumludur. Kadın ise çalışmak, ailesine rızık temin etmek mecburiyetinde değildir, kadının kendi malı kendisine aittir.

 

Erkek evlenirken kadına mehir verir, kadın ise erkekten mehir alır. Bu durum da kadının evlilikte mali yükümlülüğü olmadığının bir başka delilidir. Kadınlara mehir verileceği, Nisa 4/24, Nisâ 4/25 ve Nisâ 4/4 gibi ayetlerde açıkça geçer.

 

 "...mehirlerini verin." (Nisa 4/24)

 

“Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin...” (Nisâ 4/4)

 

Nisâ 4. ve 24. ayetlerde erkeğin kadına mehir vermesi emredilmektedir. Bu iki ayette görüldüğü üzere evlilikte erkek, kadına mal verir. Kadın ise evlenirken herhangi bir ödeme yapmaz. Bu durum, ailede mali yükü erkeğin taşıdığını göstermektedir.

 

Kadın, erkekten mehir ve nafaka alır. Erkek ise kadına, mehir vermektedir ve nafaka temin etmektedir. Görüldüğü üzere, Kur’an’da ailedeki ekonomik sorumluluğun erkeğe verildiğini, kadına ise ailesinin geçimini temin etme sorumluluğunun verilmediği ortaya çıkmaktadır. Evlilikte geçimi temin etme, rızık arama ve evin yönetimini üstlenme sorumluluğunun erkeğe verildiği ayetlerden anlaşılmaktadır. Kadına bu tür bir sorumluluk Kur’an’da yüklenmez.

 

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. (Nisa, 4/20)

 

Nisa/20’ye göre eşiyle boşanırken bile erkeğin boşanacağı eşinden mehri geri almaması istenir. Rızık temin etme farziyeti erkeğe ait olduğundan boşanacak bu erkeğin, boşanacağı kadının rızık temin etme farziyeti olmadığından bu kadından mehri geri almaması istenir.

 

“Allah size çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (mîras vermenizi) emreder.” (Nisa 4/11)

 

Bu ayette erkek çocuğa, kız çocuğun iki katı miras verilmesini emreder. Bu farkın sebebi, mali yükümlülüğün kimde olduğuyla doğrudan ilişkilidir. Erkeğin kadına göre mirastan daha fazla pay alması, erkeğin ailesinin geçimini, rızkını temin etme farziyetiyle doğrudan bağlantılıdır.

 

Mirasla ilgili bu ayet, mirasın paylaşılacağı evli veya bekar erkekleri, evli veya bekar kadınları kasteder. Miras ayetinde evli veya bekar olsada erkeğe fazla, evli veya bekar olsada kadına daha az verilmesinin sebebi şudur: Bekar veya evli erkeğin rızık arama farziyeti var, evli veya bekar bir kadının ise böyle bir farziyeti yok. Bu açıdan bu mirasla ilgili ayet çok kuvvetli bir delildir.

 

Miras ayetine göre, evli veya bekar erkek, iki pay alır çünkü nafaka, mehir, geçimlik yardım, barınma vb. masraflar erkeğe yüklenmiştir. Evli veya bekar kadın ise bir pay alır, çünkü Nisa/34’e göre maddî yükümlülüğü yoktur.

 

Erkeğe kadına göre daha fazla miras verilmesi, kadının nafaka yükümlülüğünün olmamasıyla doğrudan ilişkilidir. Çünkü erkeğin evlenmek için mehir vermesi ve ailesinin geçimini sağlamak için nafaka vermesi, ailesi için harcama yapması farzdır. Bundan dolayı mirası kadına göre fazla alır. Erkeğe kadına göre mirastan fazla pay verilmesi erkeğin ailesinin geçimini temin etme farziyeti sebebiyle adaletlidir. Çünkü kadının, mehir ve nafaka gibi harcamaları yapma farziyeti yoktur. Kadın bu yükümlülüklerden muaf tutulduğu için, mehir alır, nafaka alır, mirası az alır. Kadına verilmesi gereken mehri ve nafakayı, temin etmesi farz olan erkeğe, kadına göre daha fazla miras payı verilmesi adaletlidir.

 

Kadının mirastan daha az alması, onun mali açıdan yükümlü olmadığına, erkeğin mirastan fazla pay alması ise onun nafaka yüküyle (yiyecek, giyecek, barınma gibi temel geçim ihtiyaçları temin etme) sorumlu tutulduğuna açıkça delil teşkil eder.

 

Özetleyecek olursak, şunları söyleyebiliriz:

 

Erkek mehir verir, nafaka sağlar, bu sebeple mirası fazla alır. Kadın ise mehir alır, nafaka alır, bu sebeple mirası az alır. Bu da Allah'ın adaletidir. Erkek çok yük taşır, nafaka yükümlülüğü vardır ve aile içindeki maddi sorumluluğu üstlendiği için kadına göre mirastan daha fazla alır. Kadın bu sorumluluklardan muaf tutulduğu için, mehir alır, nafaka alır, mirası az alır. Erkeğin kadından fazla miras alması, erkeğin evde yönetici ve rızık arama farziyeti olduğunu, kadının böyle bir farziyeti olmadığına (Nisâ/34) işaret eder.

 

İşte bu anlattıklarımızdan görüldüğü üzere bahsettiğimiz tüm ayetler, Nisa/34’deki evli veya bekar erkeklerin, evindeki kadınların sorumlusu/idarecisi (kavvam) olduğu, rızık temin edici olduğu, kadınların ise rızık arama farziyetinin olmadığını anlamamızı sağlar. Kur’an’da, kadına “ailenin geçimini, rızkını temin etme” yönünde hiçbir sorumluluk/farziyet yüklenmemiştir. Kur'an'da, ailedeki tüm mali yükümlülük erkeğe yüklenmektedir. Kur'an'da kadına yönelik "ailenin geçimini temin et"  veya "nafaka sağla" gibi herhangi bir emir yoktur.

Nisâ/34’de erkekler için belirtilen “mallarını harcarlar” ifadesinden dolayı ailenin, geçimini, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve rızkını temin etmek olan alışveriş yapma farziyeti de erkeğe aittir, kadına ait değildir. Kadın markete veya pazara alışverişe gitmezse, bu onun açısından dinen bir eksiklik veya günah olmaz. Ama eğer evin temel ihtiyaçları varsa, bu alışverişi yapmak veya yaptırmak erkeğin üzerine farzdır.

Nafaka sağlama (yiyecek, giyecek, barınma gibi temel geçim ihtiyaçları temin etme) kimin görevidir? Erkeğin. Nisâ/34’de ailenin rızkını ve temel ihtiyaçlarını temin etme yükümlülüğü erkeğe verilmektedir. Buna göre kadın alışverişe gitmek zorunda mıdır? Hayır. Kadının evin rızkını ve temel ihtiyaçlarını temin etme yükümlülüğü olmadığından kadın evin alışverişi ile ilgilenmeme hakkına sahiptir. Bu durumda erkek alışverişi ya kendisi yapar veyahut başkasına yaptırabilir.

Kadın alışverişe giderse bu iyi niyetle yapılmış caiz, mübah bir iş olur lakin bu bir zorunluluk/farz değildir. Kadın iyi niyetiyle yardım etmiş olur, eşinin yükünü paylaşmış olur. Fakat dinen kadın, bu işi yapmadığı için sorumlu tutulmaz, dini açıdan bir suç veya kusur işlemiş sayılmaz, günaha girmez. Eşi (kadın) alışveriş yapmayı tercih etmeyen bir erkek alışveriş yapmazsa eğer, evin rızkını temin etmeyen ve evin temel ihtiyaçlarını karşılamayan bu erkek, günaha girmiş olur. Çünkü karısının, çocuklarının yeme, içme, barınma, giyim gibi temel ihtiyaçları temin etme erkeğin üzerine farzdır. (Bkz. Bakara 2/233, Talâk 65/7, Nisa 4/34)

Cuma/9’da geçen “Ey iman edenler” ifadesiyle kimlere cuma namazının farz olduğunu anlamamızı sağlayan “alışverişi bırakın” emri, doğrudan cuma namazı farz olan kimselere yöneltilmiştir. Cuma/9’daki cuma namazına çağrılan kimselerden, market veya pazar alışverişi ve ticaret anlamındaki alışverişin bırakılması emrini yerine getirmek, Nisa/34’de kavvam olan erkekler için geçen “mallarından harcarlar” ifadesinden dolayı alışveriş farziyeti olan erkeklere farzdır, kadınlara farz değildir.

Çünkü Kadınların alışveriş sorumluluğu/farziyeti bulunmadığı için, Cuma/9’daki “alışverişi bırakın” emrinin asıl muhatabının erkekler olduğu anlaşılır. Kadınların sorumlusu olmadıkları bir alışverişi bırakmaları için, onları da kapsayan böyle bir emir verilmiş olması beklenmez. Nitekim Cuma 10. ayette geçen “Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın” emri, bir önceki ayette Cuma/9’da alışverişin yasaklanmasıyla kesintiye uğrayan rızık arama faaliyetinin sürdürülmesini amaçlar. Bu da, alışverişi bırakmaya dair emrin, geçim yükümlülüğü taşıyan erkeklere yönelik olduğunu gösterir.

Cuma/9’da geçen, cuma namazının farz olduğu kişilerin kimler olduğunu anlamamızı sağlayan “alışverişi bırakın” emri, kadınların sorumluluğunda olmayan bir alışverişi bırakmalarını emretmez. Bu alışverişi bırakma emrinin kadınları da kapsamadığını ispatlayan en güçlü delillerden biri, ailelerine rızık temin etmeleri farz olmadığından alışveriş yapma farziyeti olmayan çocukların, kölelerin ve hastaların da bu alışverişi bırakma emrinin kapsamına girmemeleridir. Cuma/9’daki cuma namazı çağrısıyla birlikte gelen “alışverişi bırakın” emri, bu cuma namazı çağrısının kimlere yönelik olduğunu da gösterir.

Kadınlar, çocuklar, köleler ve hastaların alışveriş sorumluluğu/farziyeti bulunmadığı için, Cuma/9’daki “alışverişi bırakın” emrinin asıl muhatabının bu kimseler olmadığı anlaşılır. Kadınlar, çocuklar, köleler ve hastaların sorumlusu olmadıkları ve kendilerine farziyeti bulunmayan bir alışverişi bırakmaları için, onları da içine alan böyle bir emir verilmiş olması beklenmez.

Çünkü, Cuma 10’daki “Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın” emri, bir önceki ayette alışverişin yasaklanmasıyla kesintiye uğrayan rızık arama faaliyetinin kaldığı yerden devam ettirilmesini amaçlar. Bu da, alışverişi bırakmaya dair emrin, geçim yükümlülüğü taşıyan kimselere yani erkeklere yönelik olduğunu gösterir. Zira geçim yükümlüsü olmayan, aileleri için rızık temin etme ve temel ihtiyaçları karşılama farziyetleri olmadığından alışveriş yapma farziyetleri olmayan kadın, çocuk, köle ve hastalara yönelik böyle bir alışverişi bırakma emri verilmemiştir.

Dolayısıyla Cuma/9’daki eril sigayla gelen “Ey iman edenler” hitabı, “Allah’ın zikrine koşun” fiili, “alışverişi bırakın” emri ve eril sigayla gelen Cuma/10’daki “yeryüzüne dağılın” ve Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın” emirleri, alışveriş ve rızık arama farziyeti olmayan kadınlara yönelik değildir, alışveriş ve rızık arama farziyeti olan erkeklere yöneliktir. Bu hakikati, Cuma/9 ve Cuma/10’daki eril sigayla (erkek zamirle) gelen ifadeler, ayetlerin bağlamı dikkate alındığında dolaylı biçimde destekler.

Cuma Suresi 9. ayetteki ‘Ey iman edenler’ hitabıyla bildirilen cuma namazı emrinin muhataplarının kimler olduğu, bu ayetin ve devamındaki ayetin içeriğine bakıldığında anlaşılır. Zira bu ayette cuma ezanı okununca “Allah'ın zikrine koşun” ifadesiyle bildirilen cuma namazı emriyle birlikte alışverişin bırakılması emredilmiş, devamındaki 10. ayette namazın hemen ardından yeryüzüne dağılma ve Allah’ın lütfundan rızık arama emredilmiştir. Cuma namazı emri, alışverişi bırakma ve rızık arama emirleri aynı hitap içinde geçmekte ve hepsi aynı muhataba yöneliktir. Bu bağlam, cuma namazı emrinin kimlere yönelik olduğunun anlaşılması açısından belirleyicidir.

Alışveriş yapmak ve rızık aramak, köle, hasta, çocuk ve kadınlar için farz değildir. Alışveriş yapma ve rızık arama sorumluluğu bulunmadığından bu kimseler, alışverişi bırakma ve rızık arama emirlerinin muhatabı olmadıkları gibi, bu iki emirle birlikte verilen cuma namazı emri de onlara yönelik değildir. Bu da göstermektedir ki, cuma namazı da bu kimselere farz değildir. Çünkü cuma namazı emri, alışverişi bırakma ve rızık arama emirleriyle birlikte verilmiştir ve hepsi aynı muhataba yöneliktir. Yani cuma namazı emri, alışveriş ve rızık arama farziyeti olan erkeklere yöneliktir, erkeklere farz kılınmıştır.

Devam edeceğiz biiznillah.

 

 

Suat Altınbaşak

Makale Yorumları
Makaleye ait yorum henüz yok.
Makaleye Yorum Yazın
Yazarın Diğer Makaleleri