Bir an için dünyadaki hayatın durduğunu düşünün. Yalnızca birkaç dakika için milyonlarca insan oldukları yerde kalsa ve bu birkaç saniyede cehennemdeki hayatı izlese…
Amerikan borsasındakiler, Afganistan’da, Irak’da, Filistin’de, Suriye’de mazlumların kanını akıtanlar, Avrupa’da banka kasalarına para yığanlar, büyük iş merkezlerinde toplantıda olanlar, spor salonlarında bedenlerini büyük bir gayretle şekillendirmeye çalışanlar, dünyada bir parça çıkar için en yakınlarını harcayanlar, miras kavgası uğruna yıllarca kendi kardeşlerinin yüzüne bakmayanlar, dünya hayatına iyice dalıp ahireti unutanlar, tüm hayatlarını eğlenceye adayanlar…
Cehennemi yalnızca birkaç dakika seyreden bu insanların nasıl tepki vereceğini hiç düşündünüz mü? Bu insanlar dünya hayatının mutlaka bir sonunun olduğunu ve hayatın aslında ölümden sonra başlayacağını o an anlayacaklar. Dünya hayatı ile ahiret arasındaki gaflet perdesi kalkacak.
Ve insanlar ölümle birlikte dünya hayatının ne kadar boş olduğunu, peşinde koştukları işlerin, paranın, malın, mülkün, eşlerin, dostların, arkadaşların, kariyerlerinin geride kalacağını görecekler. Bütün konuşmalar kesilecek, yürekler ağıza gelecek. Yemek yiyen lokmasını yutamayacak, konuşan sözünü bitiremeyecek, ayakta olan oturacak, sokaklarda yürüyenler bulundukları yere çökecek, yataklarında yatanlar yerinden heyecanla fırlayacak. İstiasnası herkes dünyadaki tüm zenginliklerin, güzelliklerin, lüks evlerin, yatların, katların, kısaca hırsını yaptıkları şeylerin cehennem arazisinde olmadığını görecek.
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra onacehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)
Peki bu dünyada para için kendi kardeşine yüz çevirenler, servetlerine servet katmak için tüm hayatları boyunca hırsla çalışanlar, bu parayı Allah rızası için harcamayanlar, yoksula yedirmeyenler, yetimin hakkını gözetmeyenler, para için her türlü kirli işe bulaşanlar… Bunlar cehennemi gördüklerinde paranın orada hiçbir geçerliliği olmadığını anlamayacaklar mı?
Para sadece dünya hayatında geçerlidir, cehennemde ise dünyanın en zengini olunsa para, işe yaramaz. Dünyanın en iyi mevkisinde olunsa, o mevki işe yaramaz. Dünyada en güçlü dostlara, arkadaşlara, akrabalara sahip olunsa yine bir işe yaramaz. Cehennemdeki azap görüldüğünde bu azaptan kurtulmak için insanların hepsi bunları hiç düşünmeden fidye olarak vermek isteyeceğini Allah Kuran’da bizlere bildiriyor.
Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o!.. (Ra’d Suresi, 18)
Dünyanın dört bir yanında savaşanlar, masum insanların başına bombalar yağdıranlar, zavallı kadınları, çocukları hiç acımadan yurtlarından sürenler, toprak uğruna, petrol uğruna, altın ve elmas uğruna bozgunculuk çıkaranlar, kendi çıkarları uğruna ülkeleri birbirlerine düşürenler, iç savaşları körükleyip uzaktan seyredenler… Peki bunlar bu dünyanın bir sonu olduğunu gördüklerinde, cehennemi birkaç dakika seyrettiklerinde savaşmaya ve masum insanları katletmeye devam edebilirler mi?
Tabii ki hayır.
Şu anda imtihanımız gereği cennet ve cehennemle aramızda görünmez bir perde var. Bu öyle kalın bir perde ki iman etmeyen, dünyanın sonunun ahiret olduğunu bilmeyen, bu hayatı yalnızca dünyadaki hayattan ibaret zanneden bu perdeyi bir an bile aralayamaz. İşte bu yüzden de dünyadaki herşey gözünde büyüdükçe büyür. Bu insan ahiretteki sonsuz hayatı bırakıp kısacık dünyadan pay almak için çırpındıkça çırpınır.
Allah’a samimi bir kalple yönelen mümin için ise dünya hayatı ile ahiret arasında bir gaflet perdesi yoktur. Mümin kalbini Allah sevgisi ve Allah korkusu ile doldurmuştur. Hayatını Allah’a adamıştır, “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (Enam Surei, 162. ayet) der ve dosdoğru yoluna devam eder. Cehenneme inanması için onu gözleriyle görmesi gerekmez, zaten tüm samimiyetiyle inandığı için onu kalbiyle görür. Derin imanı ile dünyada yaşarken aslında cenetin ve cehennemin tam kıyısında olduğunu bilir. Bu bilgi onun tüm hayatını yönlendirir.
Hayır; ileride bileceksiniz.
Yine hayır; ileride bileceksiniz.
Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız,
Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz.
Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne’l Yakîn) görmüş olacaksınız.
Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz. (Tekasür Suresi, 3-8)
Cehennem inkar edenleri büyük bir şevkle içine alırken, cennetin kapıları da ardına kadar iman edenlere açılacaktır. İşte o zaman müminler görmeden kesin bir bilgiyle ahirete iman etmelerinin ve samimiyetlerinin karşılığını sonsuza kadar alacaklardır. Kuşkusuz bir kul için Allah’ın kendisinden razı olmasından ve O’nun sevgisini kazanmaktan daha büyük bir ödül yoktur. Şuurla, akılla ve imanla geçirilen bir hayat sonsuza kadar cennete kilitlenecektir…
Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden ‘içi titreyerek korku duyan kimse’ içindir. (Beyyine Suresi, 8)